Sarının en sıcağında, daha acayip olan hayatımın daha da ya da gitgide daha fazla alıştığım birbirinin aynısı olmayan zaman dilimleri. Dinliyormuş gibi yaptıklarım, anlıyormuş gibi davrandıklarım. Farklı yüzler…
Selpak uzatmak samimiyetsiz gelirmiş her zaman. O da bir dal sigara uzattı, otobüs durağında sessizce ağlayan kıza. Kaldırımlarda hızlı hızlı yürümeyen insanların şehrindeydi.
Elimde tuttuğum kadehi istemsizce okşuyorum. O, anlatmamı bekliyor. Anlatacaklarımı dinlemek için gereğinden fazla ilgi göstermesi beni gerçekten rahatsız ediyor. Kafamda yarattığım bütün o fantastik düşünceler, bütün o illüzyon, vagonları çeken atların, yerini buharlı lokomotiflere bırakması gibi yok oluyor. Aynı sonlarda…
Şarabımı, üstünde içi boş kırmızı bir ajanda ve çarpık cümlelerle dolu kağıtlar olan yuvarlak masama koydum. Bütün ev vanilya ve küllük kokuyor. Pencerenin önündeki usul usul cama vuran ağaç gibi yalnızım şimdi. Bana hediye ettiği pikabının yanında duran, eskimiş fotoğrafımıza gözüm…
Açıklama: "Jacqui Kenny, agorafobik bir fotoğrafçı. Google’ın Street View (Sokak Görünümü) uygulamasıyla dünyayı keşfediyor." Uyandım. Başımın ağrısı dayanılmaz. Dışarıdaki gürültü, kafamdaki kargaşayla beni müthiş bir girdabın içine sokuyor. Bu yüzden her gece sebepsiz bir huzursuzluk çöküyor içime. İç sıkıntısı…