Korkular dedim. Neden? dedi. Bilmiyorum. Kaçma yöntemleri arıyorsun, yüzleşiyor ve yeniden kaçıyorsun. Kaçarak parçalanıyor, yeniden doğuyor koşarken parçalanıyorsun. Paramparça oluyor. Yeniden doğuyor koşmaya başlıyorsun. Bu ne biçim hikaye?
Bazen önümde sınırsız bir yeşil, mavi ve sarı uzanırmış gibi hayal bile kurmuyorum. O yerlerdeki insanların mutluluk dolu aptallığını, bir tutam tuz serper gibi, toprağa bırakıyorum. Bir salı sabahı, yarıda kalmış şehrin küçük bir bahçesinden, unutulmuşluğa yazıyorum. Görünmez bir ip…
Canavarsız, belirsiz yansımalara ve renk lekelerine indirgenmiş, o birkaç adımlık düş yumağını yazmak istiyorum. Yaz ortasına doğru, sabahın hafif pusunda doğa uyanıyor. Bütün dikkatimi düşüncelerime ve heyecanıma vermiş, havada geziniyorum. Güneş ışığı nazikçe içime sokuluyor. Sen, dudak kıvrımımın bittiği yere…