GEÇEN AKŞAMÜSTÜ Ruhlarımız, ihtişamlı bir neşeyle süzülüyor. Bu zamanlar sakin bir sürgün hayatı tadı verse de, ikimiz de biliyorduk. Ruhlarımız, imparatorların çöküşü tadında bir hüzne zıt, serin bir akşamüstünün ürpertici dinginliğinde süzülüyor. İkimiz de biliyorduk, henüz göz göze bile gelmiş…
Sevgili arkadaşım Hasan Yunusların kaleminden... Karanlık bir boşluktayım ve buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. Geçmişim yok. Hiçbir şey anımsamıyorum. Ben kimim? Bilmiyorum. Ne zamandır buradayım? Belki aylar, yıllar belki asırlardır. Kendi varlığımın farkına vardığım andan beri hep buradaydım ve burada zaman…
Koca bir çukurun içinde belki kuyunun. Elle tutulur acımasızlıklara uyandırıldık. Saçmalıklara. Derdi neydi ki? Onun. Onun bunun şunun. Hangi istasyonda bırakmak isterdiniz? Hangi kuşla yollamak isterdiniz? Hangi suya, karanlığa, toprağa. Saçmalık. Uçmak. Hep böyle miydi? Yani sanki. Bir yudum daha…