Yaptığın her iyilik, gökyüzün, tutsak olduğunu hissettiğin, aynaya her baktığında yüzüne yansımış biraz yorgun iyiliğin, karamsar yanlış olur, kötümser olmayı dilediğin bazen, güven vermeyen ama mutlak kararlı, aslında her zaman güven vermeyen.
Selpak uzatmak samimiyetsiz gelirmiş her zaman. O da bir dal sigara uzattı, otobüs durağında sessizce ağlayan kıza. Kaldırımlarda hızlı hızlı yürümeyen insanların şehrindeydi.
Korkular dedim. Neden? dedi. Bilmiyorum. Kaçma yöntemleri arıyorsun, yüzleşiyor ve yeniden kaçıyorsun. Kaçarak parçalanıyor, yeniden doğuyor koşarken parçalanıyorsun. Paramparça oluyor. Yeniden doğuyor koşmaya başlıyorsun. Bu ne biçim hikaye?
Yetişmem lazım (neye) gibi yürümediğiniz sokaklardan bahsetmiyorum. Her yürüdüğünüzde kendi kendinize ve sırf dardı diye kafalar mırıldanıp tiksinerek baktığınız sokaklar, gözünüzü acıtan matlıkta gri hapishaneler, uçsuz bucaksız bir çayırda çırılçıplak koşarken beyaz ışıklı duvarlara uyandırıldığınız o boş kalabalıklar (tam hatırlamıyorum),…
Her sabah yürüdüğüm bu uzun koridorda, iki yıldır, saat tam 08.22’de. 2. adım ellerini yıka. 4. adım vs. Bütün bir sırada zihinlere hapsolmuş benlikler. Duygusal çıkar güdümü diye anımsadığım o insan bellekleri. Köleliğe bağlanan efendilikler ya da duygularımıza yüklediğimiz değişen…